Kaliteli Bir Omega-3 Takviyesi Nasıl Olmalı?

Kaliteli Bir Omega-3 Takviyesi Nasıl Olmalı?

Omega-3 ürünleri seçilirken yapılan en yaygın hatalardan biri, EPA ve DHA miktarının yalnızca bir kapsül bazında değerlendirilmesidir. Oysa bu yaklaşım çoğu zaman tüketiciyi yanıltır. Basit bir benzetmeyle açıklayacak olursak: Bir sürahinin içine 100 gram şeker ekleyip, bir kısmını kahve fincanına bir kısmını su bardağına döktüğümüzde, iki kapta da şeker yoğunluğu aynı olacaktır. Bu, Omega-3 takviyeleri için de geçerlidir.

Tüketiciler sıklıkla, “A ürününde bir kapsülde daha fazla EPA/DHA var” diyerek, ürünleri karşılaştırır. Ancak bu karşılaştırma yapılmadan önce, kapsül hacimleri kıyaslanmalıdır. A ve B ürünü aynı yağ konsantrasyonuna (örneğin 33/22) sahip olsa bile, kapsül boyutları farklıysa, içerik miktarları da doğal olarak farklılık gösterecektir. Yani aynı konsantrasyona sahip iki üründen biri 500 mg’lık kapsülde, diğeri 1000 mg’lık kapsülde sunuluyorsa, aradaki fark yalnızca doz farkıdır. Daha yüksek içerikli olan ürün, aynı miktarda EPA ve DHA için daha az kapsül kullanımı sağlayabilir. Bu bazı tüketiciler için avantaj olabilirken, bazıları için dezavantaj da olabilir.

Bu noktada Anti ürünlerimize buradan göz atabilirsiniz.

IFOS Sertifikası Gerçekten Gerekli mi?

Omega-3 ürünlerinde kıyaslama yapılırken yalnızca içerik değil, kullanılan yağ kalitesi ve üretim teknolojisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Son yıllarda tüketici nezdinde fazlasıyla öne çıkarılan IFOS sertifikası, belirli kalite standartlarını belgeleyen bağımsız bir sistemdir. Evet, IFOS onayı güven vericidir. Ancak "olmazsa olmaz" değildir. Özellikle DSM, BASF, GC Riebers gibi uluslararası kaliteye sahip firmalardan temin edilen yağlar, IFOS’un gerektirdiği kalite parametrelerinin çok daha üstünde standartlara sahiptir. Bu nedenle bu seviyede kaliteli ham madde kullanılan ürünlerde IFOS belgesi almak, yalnızca maliyeti artırır ve bu yük son kullanıcıya yansır.

Kapsül Teknolojisi ve Oksidasyon Riski

Omega-3 yağları oldukça hassas yapılara sahiptir ve oksijenle temasa açık olduklarında hızla bozulabilir. Bu sebeple kullanılan kapsül formu kritik bir rol oynar. Softgel kapsüllerde kullanılan yardımcı maddeler, jelatin yüzeyinde gözenekler oluşturarak hava geçişine olanak tanır. Bu durum, ürün açıldığında ortaya çıkan balık kokusunun da temel nedenidir. Koku dışarı çıkabiliyorsa, oksijen içeriye girebiliyor demektir.

2013 yılında Türkiye’de yapılan bir analizde, rastgele seçilen 15 farklı Omega-3 ürününün laboratuvar incelemeleri sonucunda, hileli olmayan ürünlerde dahi etiketinde beyan edilen EPA/DHA miktarını %100 sağlayan hiçbir ürün bulunamamıştır. Bu, üretim teknolojisindeki eksikliği gözler önüne sermektedir.

Set (sert) kapsüllerde ise permeabilite problemi bulunmaz. Özellikle Licaps gibi düşük ısıda, oksijenle temas olmadan doldurulan kapsül teknolojileri, ürün stabilitesini ciddi oranda artırır. Ayrıca kullanılan jelatin tipi de önemlidir: balık kaynaklı ya da bitkisel jelatin tercih edilmeli, mümkünse farma kalitesinde olması sağlanmalıdır.

Şurup formundaki Omega-3 ürünleri ise açıldıktan sonra çok daha hassas hale gelir. Her kullanım sonrası kapağın sıkıca kapatılması ve ürünün kısa sürede tüketilmesi gereklidir. Açıkta kalan sıvı form, oksidasyona çok daha hızlı maruz kalır.

Omega-3 Takviyesi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Hangi balıktan elde edildiği önemli mi?

Balık yağının elde edildiği balık türü, sanıldığı kadar belirleyici değildir. Genellikle kaliteli Omega-3 yağları, sardalya ve somon gibi soğuk su balıklarından temin edilir. Ancak bazı pazarlama söylemleri –örneğin “vahşi Alaska somonundan elde edilmiştir” gibi– bilimsel üstünlük anlamına gelmez. Esas önemli olan; ağır metallerden arındırılmış, saf ve temiz kaynaklardan elde edilmiş olmasıdır. Kaynağı ne olursa olsun, kalitesiz işlenmiş bir yağ, üstünlük taşımaz.

Omega-6 ve Omega-9’a takviye ihtiyacımız var mı?

Bazı ürünlerde Omega-3’ün yanı sıra Omega-6 ve Omega-9 yağ asitlerinin de eklenmiş olduğu görülür. Ancak Türk toplumunun bu yağ asitlerine yönelik takviye ihtiyacı bulunmamaktadır. Aksine, gereksiz Omega-6 ve Omega-9 alımı, inflamasyonu tetikleyebilir ve metabolik dengeyi bozabilir.

Omega-3 ile beraber antioksidan kullanmalı mıyım?

Bu konuda elimizde net bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Yani Omega-3 alırken ekstra antioksidan desteği almanız gerektiğine dair güvenilir bir klinik veri yoktur. Bu nedenle cevabımız: Hayır.

Omega-3 kilo aldırır mı?

Omega-3 yağ asitlerinin kilo aldırmadığı; aksine, kilo kontrolünü kolaylaştırdığı klinik çalışmalarla gösterilmiştir. Omega-3 bakımından zengin diyetler, yağ yakımını destekleyerek metabolizmanın düzenlenmesine yardımcı olur.

Eğer uzun süreli Omega-3 kullanımına rağmen herhangi bir fayda hissetmiyorsanız veya laboratuvar değerlerinizde iyileşme görmüyorsanız, muhtemelen kullandığınız ürün yeterince kaliteli değildir.

Unutmayın! Gerçek referansınız her zaman bilim olmalı.


 
Etiketler: blog
Haziran 02, 2025
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR